Tarih 9 Ekim 1971. Mahkeme; "Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Mahkememiz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını; bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya cebren teşebbüs suçunu işlediğinizi sabit gördü. Türk Ceza Kanunun 146/1 maddesi uyarınca ölüm cezası ile tecziyenize karar verdi. Hüküm bir hafta içinde kabil-i temyizdir, tutukluluğunuz devam edecektir."
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00-3:00 arası, Ulucanlar Cezaevi'nde asılarak idam edildi. (Allah rahmet eylesin)
Kimdir Deniz Gezmiş ve arkadaşları? Gelin hep beraber tanıyalım. Deniz Gezmiş'in birkaç sözünü hatırlayalım;
"Öteden beri arz etmiş olduğum gibi, bu ülkede anayasayı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasayı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasanın uygulanmasını isteyen gene bizleriz."
"Burada ölen yalnızca bedenimdir ki zaten ölümlüydü, ölecekti; ama düşüncemi öldüremeyeceksiniz, düşüncem yaşayacak."
"Ve nerede birileri özgür olmak için mücadele ediyorsa, onların gözüne bak anne, beni göreceksin."
"Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık!"
"Gençlik sadece devrime karşı sorumludur. Partilere karşı değil."
"Vatan onu parsel parsel satanların değil, uğrunda darağacına gidenlerin vatanıdır."
"Ben 24 yaşında kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum."
Filistin'de Yaser Arafat'ın lideri olduğu Filistin Kurtuluş Örgütünün resmi üyesidir. Onlarca arkadaşıyla Filistin'de İsrail ve ABD'ye karşı savaşmıştır.
Deniz Gezmiş katil midir?
"Ben hiç kimseye kıyamadım. Askere ateş etmiş değilim. Elimde otomatik silah vardı ama onların hepsi benim kardeşlerimdi. Bu memleketin evlatlarıydı. Onlara ateş etmeyi bile düşünmedim, aklımdan bile geçirmedim o yüzden yakalandım. Onlara, hiçbir zaman ateş etmedim."
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını silah kullandığı tek yer ABD konsolosluğu idi. Korkutmak için konsolosluğu taradılar.
Banka soygunu
Deniz Gezmiş ve dört arkadaşı toplumun dikkatini çekmek için bir eylem kararı aldılar; banka soyacaktılar, el koydukları paraları millete dağıtacaklardı. İlginçtir! Bu noktada da yabancı sermayeli bir bankayı seçtiler.
Bu beş kişi, yüzlerine maske filan da takmadan yani bilerek deşifre olmak için Ankara-Emek'te bir banka şubesine girip planlarını aynen uyguladılar.
Haklarında, 'vur' kararı çıkartıldı. Sesleri değil ama isimleri ülke çapında duyulmuştu. Babası da duymuştu.
Uzun bir mektup yazdı Baba Gezmiş ve götürüp Cumhuriyet gazetesine verdi ve 18 Ocak 1971'de birinci sayfadan yayımladı.
Bir kısmını paylaşayım;
Oğlum Deniz,
"12 Ocak'tan beri Türkiye radyolarında ve basında banka soygunu ile ilgili haberleri büyük bir üzüntü içinde takip ediyorum.
Neden böyle yaptın oğlum?
Günlük kazancı ile geçinen bir aile topluluğu içinde, tuzuna haram karışmamış bir çorba bulurdun. Giyecek bir elbisen, yatacak bir yatağın vardı.
Hem zaten sen hiç kendini düşünmeyen bir çocuktun. Kardeşlerine alınan bir giysi için kıskanmaz sevinirdin.
Diğergâm bir yaradılışın vardı; paraya hiç kıymet vermezdin. Hatta bir gün yapmayı tasarladığım bir iş konusunu sofrada konuşurken beni kınamış ve şöyle demiştin: 'Baba, hayatta paraya değer vermeyen insan olarak seni bilirdim.'
İşte böyle oğlum...
Üç yıldan beri yaşantımızı zehreden, toplumu tedirgin eden bu olaylar zinciri başladığı yerde çözülür ve bugünkü elem verici sonuca varmazdı. Bunun için biraz anlayış, sağduyu ve ihtiraslardan arınmış, gençlik psikolojisinin genel kurallarına uygun bir politika yeterli idi. Böyle olmadı.
Şimdi sen ve senin kader çizginde giden on binlerce genç bu metotla birer toplum ve düzen kırgını olup çıktınız. Ben bir evlat kaybettim, fakat toplum kendi geleceği üzerinde bir kumar partisini kaybetmektedir…
Korkunç bir ihmaldir bu... Bir gün, 'Suçlu ayağa kalk' derlerse, senden başka hepimiz ayaktayız!
Mektubumun sonundaki teklifimi iyi dinle: İçişleri Bakanlığı, Türkiye radyoları ile seni suçlu ilan etti.
Ben evdeki yığın hukuk kitaplarına baktım, orada 'kendisine suç isnat edilen kişi, yargıç kararı ile suçu sabit oluncaya kadar sanık sıfatını haizdir' diyor.
Ama ben hukukçu olmadığım için belki de bildiri doğrudur, bilemem. Eğer sen bu suçun faili isen bulunduğun yerde adaletin hükmünü beklemeden kendini cezalandır. Eğer suçsuz isen çık, adalete teslim ol. Korkma, memlekette yargıçlar da var. (Baban, Cemil Gezmiş)"
Deniz Gezmiş, babasının mektubunu okudu. Bir mektup da kendi yazdı. Mektubu gazeteye Hüseyin İnan götürdü. Bu mektup da 29 Ocak 1971 tarihli Cumhuriyet'te yayımlandı.
"Baba,
Sana her zaman müteşekkirim. Çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni... Küçüklüğümden beri evde devamlı Kurtuluş Savaşı anılarıyla büyüdüm. Ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim.
Baba, biz Türkiye'nin ikinci kurtuluş savaşçılarıyız. Elbette ki hapse atılacağız, kurşunlanacağız da… Tıpkı birinci Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi… Ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız. Ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları…
Düşün baba, bugün hükümet işini gücünü bırakmış bizimle uğraşıyor. Çünkü bizden başka gerçek muhalefet kalmamış durumda…
Ve hepsi Kemalist çizgiden sapmış durumdadırlar. Biz çoktan onları tarihin çöplüğüne atmış durumdayız.
Baba, Mektubuma son verirken seni, annemi, Bora'yı, Hamdi'yi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım. Ya vatan ya ölüm!"
Deniz Gezmiş ve arkadaşları yakalandı ve idama mahkum edildiler. Artık vaktin dolmasını bekliyorlardı ve son mektubunu yine babasına yazdı;
"Baba;
Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum.
Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.
Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir.
Benim de tereddüte düşmeyeceğimden şüphen olmasın. Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir.
O bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı, ama beni anlayacağını tahmin ediyorum.
Sadece senin değil, Türkiye'de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim.
Ankara'da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul'a götürmeye kalkma.
Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.
Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir; seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım." Oğlun Deniz Gezmiş - Merkez Cezaevi."
Deniz Gezmiş ve arkadaşları hakkında kulaktan dolma bilgiler üzerinden kendi zanlarımızı oluşturmuştuk. Bu gerçekleri bilmiyorduk. Merhum Baş Hocamız vesilesiyle işin içine girince 'ne büyük kahramanlarmış' dedik.
Prof. Dr. Haydar Baş birçok programda, kaleme aldığı yazılarda onları anlattı. Üslendikleri misyona dikkat çekti. Hüseyin İnan'dan bahsederken gözlerinin nasıl yaşardığının canlı şahidiyim.
Baş Hocamızın sadece şu tespiti bile onları anlamamıza yeterlidir. Şöyle diyordu Baş Hocamız:
"Amerika'nın 6. Filosu İstanbul'a geliyor ve Tophane'de demirliyor. Solcu arkadaşlar Amerikan askerlerini karaya çıkarmamak için yürüyüşe başladılar. Müslüman dediğimiz insanlar da Amerikan filosuna karşı namaz kılıyor.
Yani Amerikan filosuna karşı namaz kılan bu adamlar Müslüman, Amerikanlıları protesto eden Deniz Gezmiş ve arkadaşları kâfir, öyle mi? Ben reddediyorum bunu.
Deniz Gezmiş, Aleviydi. Biz, O yargılanırken, 'birkaç insan vurdu, illegal örgüt kurdular vs. sanıyorduk' baktık ki en sonunda hiç kimseye dokunmamışlar.
Ben hayret ettim, bir insan nasıl olur da düşüncesinden dolayı idam edilir? Ne yaptı bu insanlar? Deniz Gezmiş, Filistin'e gitti ve İsrail ile savaştı. Allah'ın ve Resulü'nün safında oldu, yahu sen bir defa bu safta oldun mu? Hep dini kullandın, istismar ettin, Filistin'i de öyle.
Unutmayın bu insanlar dört dörtlük Müslüman'dı. Ne yaptı bu adamlar söyleyin? İsrail'e karşı çıktı diye...
Sen, onların safında yer aldın ama o, karşı durdu. Ben şimdi O'na sahip çıkıyorum. Allah mekânını cennet eylesin.
Onların idam fermanını imzalayan bir savcı, biz partiyi kurduğumuz dönemde yanıma geldi, övüne övüne bunu anlatıyor. O zaman teşkilat başkanı arkadaşa, 'onu, buradan uzaklaştırın' dedim.
Size her zaman doğrunun yanında olmanızı tavsiye ediyorum ama hukuk çerçevesinde. Biz haktan yanayız, hukuktan yanayız ve de bu milletin safındayız.
Deniz Gezmiş'in arkadaşı Hüseyin İnan vardı, Allah rahmetini bol eylesin. Biz hiç tanımıyoruz. Karar verilmiş Hüseyin İnan idama gidiyor...
Hüseyin'e, 'idama gidiyorsun, biraz sonra öleceksin, korkmuyor musun?' dediler. Hüseyin, 'Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık' cevabını veriyor.
Hüseyin'e terörist dediler, ama yemin ederim ki şehit gitti. Bu milleti bu derece istismar edip, birbirine düşürenlerin Allah belasını versin."
BTP Lideri Hüseyin Baş'ın da bu nükteyi vurgulayan şu mesajı hep aklımdadır:
"Merhum Babam Prof. Haydar Baş: Deniz Gezmiş, Amerika'ya karşı çıktığı için idam edildi.
Deniz Gezmiş: Korkmuyor musun Hüseyin?
Hüseyin İnan: Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık.
Deniz'lerde, Hüseyinler olabilmek için. Tam Bağımsız Türkiye!!!"
Allah rahmet eylesin…
Akın Aydın