Bundan yıllar önce, 1990'ların ortalarında araştırma ve inceleme yapmak üzere üniversite tarafından belli bir süre İngiltere'de görevlendirilmiştim. Londra'daki konukevinde kalırken bir akşam üzeri zil çaldı ve orta yaşta bir bayan "ben sizin birkaç bina ötenizde oturan komşunuzum. Bu akşam hem sokağımızın sorunları ve ihtiyaçlarını konuşacağız hem de tanışma amacıyla düzenlediğimiz bir parti var gelebilirseniz çok memnun oluruz" dedi, yeri ve saati bildirerek kısa bir sohbetten sonra ayrıldı. Arka sokaktaki güzel sanatlar okulunun salonunda yapılacak toplantıya saat 20.00 gibi vardım ve girişte yakama adımı soyadımı yazarak kâğıttan basit bir rozet taktılar. İçeride köşede bir masada yiyecek ve içecek ikramlar duruyordu. Salonun ortasında bulunan yuvarlak masalar ve üzerindeki aperatiflerden de toplantının ayakta olacağını anlamıştım.
Kısa sürede salon doldu, beni davet eden Bayan Mira sahnede yerini aldı ve yanında sokağımızdan sorumlu olduğunu öğrendiğimiz bir polis memuru ile belediyeden bir yetkili vardı. Söz alan polis memuru "ben sizinle birlikte buradayım ancak şu anda başka bir arkadaşım benim adıma görevimi yürütüyor, sokağımız emniyette, içiniz rahat olsun" diyerek salonu gülümseten kısa bir konuşma yaptı, kısaca görev ve sorumluluklarından bahsetti. Temizlik gibi birkaç konunun belediye yetkilisinin huzurunda dile getirilmesinden sonra, asıl meselenin kaynaşmak ve tanışmak olduğu daha sonra net bir şekilde anlaşıldı.
Servis elemanları bize üzerinde basit ve gülümseten, örneğin, hiç eşeğe bindiniz mi? Bisikletten düştünüz mü? oltayla balık tuttunuz mu? Gölde yüzdünüz mü? Gibi basit soruların olduğu birer kâğıt dağıttılar. Tüm bunlar olurken Mina tekrar mikrofonu eline alarak, "herkes elindeki kağıttaki sorulardan 3 tanesini farklı 3 kişiye giderek sorsun ve bunu lütfen ciddiyetle uygulayın" dedi. Daha sözü biter bitmez yanımda birisi belirdi ve kendini tanıtarak sorularını sordu. Ben de birilerine gittim derken, çok ilginç bir şekilde bu basit formülle neredeyse salonda temas etmediğimiz hiç kimse kalmadı. Sorularla başlayan sohbetlerimizde, Türkiye'de çok kez bulunduğunu söyleyenlerden, hiç gitmedim merak ediyorum diyenlere ve beni evine davet eden ve etraftaki civar şehirleri tanımama yardım etmek isteyenlere kadar onlarca dostlarım oldu. Orada bulunduğum sürede salonuna gittiğim boksör Kevin ve hafta sonları yanına giderek birlikte arabasıyla baskılı Tişört dağıtmaya çıktığım Hector ile bugün bile karşılaşsak o sıcak günleri hatırlar hasretle kucaklaşırız.
Konunun özü ve ülkemize dönersek,
Bırakın aynı sokakta olmayı, aynı apartmanda, aynı sınıfta olanlar bile birbirleriyle temas kurup tanışamadan ayrılıp gidiyorlar. İşin ilginci bu gidişatın iyi olmadığını görüp bunu dert eden ve bir formül düşünerek toplumu kaynaştırmak isteyen kimse de yok.
Umarım bu yazımdaki o küçücük uygulama bu topluma da bir örnek oluşturur, birileri ikramları, birileri salonu ve birileri de organizasyonu üstlenerek kaynaşma partileri gerçekleştirilir, bu şekilde sokaklar, sınıflar ve kurumlardaki insanlar tanışarak kaynaşır, dost olur ve birbirlerine iyi gelirler.
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.