AKIN AYDIN
2002'den önce 300 milyon dolar seviyesinde olan İsrail ile ticaret hacmi, AKP döneminde 5,5 milyar doları aştı. Yani AKP döneminde Türkiye, İsrail'in 8. pazarı oldu.
Gemicikler yıllardır İsrail-Türkiye arasında gidip geliyor. Safran-1 adlı gemiciğin İsrail limanlarındaki fotoğrafı hâlâ hafızalarda.
İsrail, Kudüs'ü başkent ilan etti. Golan Tepelerini ilhak etti. Sadece geçen yıl 400'den fazla Filistinliyi katletti.
Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Bizim, İsrail'e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım" açıklaması da hafızalardaki canlılığını koruyor.
Ama Bilal Erdoğan diyor ki; İsrail, bugün Türkiye'den korkuyor!
Hadi canım sende!
Diyeceksiniz ki, Bilal bey o konuşmasında, 'İsrail'in korkusunun Türkiye'deki İmam-Hatip neslinden kaynaklandığını' vurguladı.
Ben de bir daha hadi canım sen de, derim.
Hangi İmam Hatip nesli?
Zina-domuz eti yasallaşırken susan nesil mi?
Papa kutsallaştırılırken, besmeleler ile kilise açılırken, milli ve manevi değerlimiz iç edilirken susan nesil mi?
Kur'an'ın açık hükmü olan "Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin" ayetine rağmen, onlarla kol kola gezenlerin önünde eğilen nesil mi?
Hadi oradan!
* * *
Bilal Erdoğan'ın incileri bitmiyor. Çünkü karşısında her kelimesini çılgınca alkışlayan bir topluluk var ve Bilal bey şöyle diyor:
"Dünyaya meydan okuyan, dünya 5'ten büyüktür diyen bir Cumhurbaşkanımız var. Liderimizin arkasında duralım…"
Tamam, durmasına duralım da!
Daha Deniz Yücel niçin serbest bırakıldı. Hele o Rahip vardı ya! Ben, bu koltukta olduğum sürece içerden çıkamaz, denilmiş ama bir anda pır, diye ABD'ye uçmuştu. Neden?
Daha geçen hafta Dışişleri Bakanlığı; "İran'a uygulanan yaptırımlardan muaf tutulmak için ABD ile görüştüklerini" açıkladı.
Dünya beşten büyükse, dünya bizden korkuyorsa, komşumuzla ticaret için birilerinden izin mi alacağız?
Milletimize şunu ifade etmek isterim; Tarihin yazdıklarıyla, kişilerin söyledikleri birbirini tutmuyorsa bedel ödeyecek olan sensin, kaybedecek olan sensin.
* * *
İktidarın görevi durum tespiti yapmak mı?
Tabi ki 'hayır' diyorsunuz ama yaşadığımız 17 yıllık gerçek bu; AKP iktidarları sürekli durum tespiti yapıyor.
Tespit yapmak güzel bir şey ama çözüm yerine mazeret üretmek ve suçlu aramak çözümsüzlüğün itirafıdır.
Başta Sayın Erdoğan olmak üzere AKP'de söz sahibi olanları dinliyorum:
"ABD, bize vermediği silahları terör örgütlerine veriyor."
Tamam, doğru. 2002'den önce de aynısını yapıyordu.
Bu gerçeği çok iyi bildiğiniz halde neden 17 yıldır dostum, ortağım diyerek yürüdünüz bu yolda.
"Ekonomimiz tehdit altında." Tamam, doğru. 2002'den önce de tehdit altındaydı. Bu yüzden zaten halk size teveccüh etti.
Peki, siz bu tehdidin ana kaynağı olan liberal ekonomi anlayışına neden sımsıkı sarıldınız?
"Siyasi tehditlerle karşı karşıyayız." Tamam, doğru. Cumhuriyet tarihi boyunca bu tehdit hep vardı zaten.
Neden bu ülke üzerinde emeli olmayan devletlerle değil de emperyalistlerle beraber yürüdünüz?
"AB, bizi yıldırmaya çalışıyor. AB, bizi oyalıyor. AB büyümemizi istemiyor." Tamam, doğru. Ama bu 60 yıllık gerçek.
AB'ye atılan o ilk imza tarihi bir hataydı. AB için bütün milli, ekonomik ve manevi değerlerimizi bitiren imzayı da siz attınız. Sahi neden attınız?
"İç ve dış odaklar önümüzü kesmeye çalışıyor." Doğru. Yalnız önü kesilmek istenen siz değilsiniz. Tük Milleti ve Devleti. 90 yıllık kavgadır bu.
Ne hazindir ki, bu millete tarih boyu düşmanlık edenlerle beraber oldunuz, bu millete yardım edenlerden ve yardım bekleyenlerden uzak durdunuz. Haliyle tehdidi içeri çektiniz.
Oysa size bir uyarıcı da gelmişti.
