17 Ağustos depremiyle özdeşleşen o ses, yine hepimizi sarstı.
Deprem gerçeğini hatırlatan, "Sesimi duyan var mı!" sesi...
Deprem olduğunda hatırladığımız bu sesi, deprem dışında hiç hatırlamıyoruz ne yazık ki. Oysa deprem yağmur ve dolu gibi bir doğa olayı. Hava raporuna nasıl kulak veriyorsak, ülkenin, deprem gerçeğine de, kulak vermek zorundayız.
Yağmurlu günde şemsiye almak ne ise depreme karşı önlem de aynı şey. Şu var ki, yağmur, kar veya doluya karşı bireysel bir önlem alınırken, depreme karşı, toplumsal ve devletsel önlemler gerekir.
Depreme hazırlık, hükümetler üstü, devlet politikası olmak zorunda. Parayı verenin "imar affı" adı altında, "toplu mezar" yapmasına izin verilmeyecek. Bilim adamlarına kulak verilecek.
Prof. Dr. Naci Görür, Elazığ depremini 4 ay öndecen tahmin etmiş ve uyarmış, daha ne olsun. İktidarın, "kentsel dönüşüm" başlatmasının ardından, çalmadık kapı koymamış. Sayın Görür'den dinleyelim:
"Elazığ ve köylerini depreme hazırlayın dedim. Bu konuda kitaplar basıldı. Ama maalesef pek birşey yapılmadı. Tıpkı İstanbul'da olduğu gibi. Bununla da kalmadık. Yine Elazığlı olan Prof. Namık Çağatay ve İTÜ'deki arkadaşlarla birlikte Bingöl, Elazığ, Malatya, Maraş valilik ve belediye başkanlıklarını ve bu kentlerdeki üniversiteleri bir araya getirdim.
Harita Genel Komutanlığını da işe katarak proje hazırladım. TÜBİTAK, DPT gibi bir çok yere başvurduk reddedildi. Halbuki her fay kuşağında depremin ergeç geleği biliniyor. Neden daha ortada deprem yokken oralar ele alınmıyor? Bileniniz var mı?"
Naci Hoca'yı KAF'yı konusunda dinlemedik, bari Kanal İstanbul için yaptığı uyarıları dinleyelim. Ne mümkün! "Kanal İstanbul, mutlaka yapılacak!" diye, restleşiyoruz. Bilimle, doğayla ve halkla...
Onca deprem parası toplandı ve halen toplanmaya devam ediyor. "Ne oldu deprem parası?" diye soranlara iktidar, polis gönderiyor. Deprem için toplanan paralarla "duble yol" yapmışlar. Eski bakan Mehmet Şimşek'in konuşması ortada...
Depremde yıkılan evleri soyanlarla, deprem için toplanan paraları iç edenler arasında, ne fark var. Japonya'da 7 veya 8 şiddetinde deprem oluyor, bir kişi ölmüyor. Bizde ise 6 şiddetinde olsa, ülke çöküyor. Bakan "her şeyi devletten beklemeyin" diyor.
Afet günü harcansın diye vatandaştan vergi topluyorsunuz ama afet günü gelip çattığında, "her şeyi devletten beklemeyin!" diyorsunuz. Vatandaş daha bir şey istemiş değil, canının derdine düşmüş. Bu nasıl bir ahlak!
Deprem olur olmaz, Kızılay "10 lirak SMS atın" diye para istiyor.
Deprem günü iktidara laf etmeyelim, birliğimizi bozmayalım, eyvallah ama iktidar, deprem günü bile ahlaklı olmuyor. Deprem oldu diye, Allah'a suç atmasın sakın!
17 Ağustos'ta askerin üzerine suç atanlar, şimdi iktidardalar, Allah'a suç atıyorlar.
"Efendim, Allah'tan gelene ne yapılır!"
Sus!
Biz, ihmalden geleni konuşuyoruz!
İstanbul'u yarıp, ortasından "Kanal" geçirecekler. "Para yok, Kanal yapamazlar" dedik, ABD'li firma "50 milyar dolarını, ben finansa ederim" dedi.
Oyuna bakar mısınız!
Kanal İstanbul'a yapılacak harcama ile Türkiye'deki bütün çürük binalar yenilenir. Şu deprem İstanbul'da olsa, ne sonuçlar çıkar, düşündük mü hiç!
BTP İstanbul Adayı Selim Kotil Bey'in, İstanbul seçimleri öncesi, depremle ilgili uyarıları, her deprem sonrası hatırlanıyor. Vatandaş, deprem olmadan önce hatırlamalıydı, Sayın Kotil'i...
"ABD'nin 'HAARP' diye iklim silahı olduğunu" ve bunu, Türkiye için kullanmaktan çekinmeyeceğini Yeni Mesaj Yazarı, Barış Cem Suvari yazmıştı. 27 Mayıs 2019 tarihli, "ABD'den Türkiye'ye HAARP saldırıları" uyarısı, geçerliliğini koruyor.
İktidarın sorumsuzluğu, vatandaşın bilinçsizliği, Türkiye'nin deprem kuşağı üzerinde olduğu gerçeği, düşmanın silahı ile birleşince, büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Türkiye, bir yıldır sürekli sallanıyor, bu sadece fay hatları ile açıklanamaz.
ABD'de oynatılan 1997'de bir filmde, 17 Ağustos depreminin yeri ve zamanının verildiğini kaç kişi biliyor acaba. Komplo teorisi, kötü bir şey değil. Birlikte üretelim:
İstanbul'da, 8 şiddetinde bir deprem olduğunu, 1 milyon kişinin bu felaket sonucunda öldüğünü, düşünün. Allah muhafaza eylesin, öncelikle. Olmayacak bir şey mi? Hayır. Olması kuvvetle muhtemel.
Peki, sonuç ne mi olur?
NATO yardıma(!) gelir!
Başka?
Türkiye, parçalanır.
Başka?
İstanbul dahi, elden çıkar. Ekonomin tamamen çöker. Deprem, Türkiye için, milli güvenlik riski taşıyor. O yüzden Türkiye depreme, savaşa hazırlanır gibi hazırlanmak zorunda. Türkiye, depremi, sadece doğanın kendine açtığı bir savaş olarak görmemeli. Afet sonucunda bir işgal ile karşı karşıya kalabileceğini de, hesaba katmalı.
Ölenlere rahmet, hayatta kalanlara basiret diliyorum.
Yusuf KARACA