Dâvud bin Süleyman Kazvinî, İmam Rıza (a.s)'ın babaları vasıtasıyla Hz. Ali (a.s)'ın şöyle buyurduğunu naklediyor:
Allah'ın Resulü buyurdular ki: "Mûsa bin İmran, Allah Teâlâ ile münacaat ettiğinde şöyle arz etti: 'Allah'ım! Eğer bana uzaksan Seni yüksek sesle anayım ve eğer bana yakınsan Seni alçak sesle anayım?'
Allah-u Teâlâ ona şöyle vahyetti: 'Ben, Beni ananın yanındayım.'
Mûsa (a.s) arz etti: 'Ey Rabbim! Ben, bazen öyle bir halde oluyorum ki, Senin şanını, Seni o halde anmaktan çok daha yüce biliyorum.'
Allah Teâlâ, 'Ey Mûsa! Bütün hallerde Beni anmaya devam et' buyurdu."
Muhammed bin Sinan diyor ki:
İmam Rıza (a.s)'dan şöyle sordum: "Acaba Allah Teâlâ mahlûkları yaratmadan önce kendi kendisinin farkında mıydı?"
İmam (a.s), "Evet" buyurdu.
"Kendi nefsini görüyor ve sesini de duyuyor muydu?"
İmam (a.s) buyurdu: "Böyle bir şeye ihtiyaç duymuyordu. Çünkü kendisi böyle bir şey istememiştir. O'nun varlığı kendisi ve kendisi de varlığıdır. O'nun kudreti nâfizdir. Bundan dolayı da kendisini isimlendirmeye ihtiyacı yoktur. Ama kendisine birtakım isimler seçmiş ki, diğerleri onu bu vesileyle çağırsınlar. Zira kendi ismiyle çağırılmazsa tanınmaz. O'nun kendisine seçtiği ilk isim, Aliyy'ul Azim'dir. Çünkü o, her şeyden üstündür. O'nun manası ve gerçekliği Allah'tır. Adı ise Aliyy'ul Azim'dir. Zira o, her şeyden daha üstündür."
İmam Rıza (a.s)'dan, "İsim nedir?" diye sordum.
Buyurdular ki: "İsim, sıfatlandırılan için bir sıfattır (yani, tanımak için bir alâmettir)."
Hamdan bin Süleyman Nişaburî diyor ki:
İmam Rıza (a.s)'a, "Allah kime hidayet vermeyi dilerse onun gönlünü İslam'a açar, kimi de sapıklıkta bırakmak isterse onun kalbini öyle daraltır, sıkıştırır; sanki göğe çıkıyormuşçasına" (Enam/125) ayeti hakkında sordum.
Buyurdular: "Allah Teâlâ dünyada imanı olan birisini ahirette, cennet ve keramet evine sokmak isterse Allah'a teslim olmak, O'na güvenmek ve O'nun vaat ettiği sevaplara itimat etmek için O'nun gönlünü açar; böylece gönül rahatlığına kavuşur. Allah Teâlâ her kimi de dünyadaki ona karşı küfür ve isyanından dolayı ahirette cennetinden ve keramet evinden mahrum kılmak isterse onun göğsünü daraltır; öyle ki küfründe şekke kapılır ve itikadından dolayı kalbi ıstıraba maruz kalır. Adeta göğe çıkacakmış gibi zorlaşır (gökyüzüne çıkıldıkça azalan oksijenin insana verdiği zorluk gibi). İşte böylece Allah Teâlâ, ricsi (pislik ve çirkinliği) iman etmeyenlerin üzerine kılar."
(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza (a.s), Şeyh Saduk İbn-i Babeveyh)