Temim bin Bohlul diyor ki: Abdullah bin Ebu Huzeyl'den imametin kimin hakkı olduğunu ve imamın nişanelerini sordum. O, şöyle cevap verdi: "Bu meseleye (imamet meselesine) kılavuzluk eden, mü'minlere hüccet olan, Müslümanların işlerinin sorumluluğunu üstlenmeye kalkan, Kur'an ile konuşan ve dinin hükümlerini bilen kimse Resûlullah'ın kardeşi, O'nun ümmet arasındaki halifesi ve O'nun halka olan vasisidir; O'nun Peygamber'e olan nispeti Hârun'un Mûsa'ya olan nispeti gibidir. Onun itaati şu ayet gereğince farzdır: 'Ey iman edenler; Allah'a, Resulüne ve sizden olan Ulu'l-Emr'e itaat edin.' (Nisa/59). Allah Teâlâ onun vasfında şöyle buyurmuştur: 'Sizin veliniz ancak Allah, resulü ve iman edip namaz kılan ve rükû halinde zekât verenlerdir.' (Maide/55).
İmam, halkın kendisine çağrıldığı ve Gadir-i Hum günü Hz. Peygamber'in Allah'ın emriyle onu halife atadığı kimsedir. Hz. Peygamber o gün şöyle buyurdular: 'Ben size kendinizden daha evla (velayet sahibi) değil miyim?' 'Evet, öyledir' dediklerinde buyurdular ki: 'Öyleyse ben kimin mevlası isem bu Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım onu seveni sev ve onunla düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et ve onu yalnız bırakanı yalnız bırak ve ona destek olana destek ol.'
O, mü'minlerin emiri, muttakilerin imamı, nur yüzlülerin önderi, vasilerin en üstünü ve Resûlullah'tan sonra varlıkların en hayırlısı olan Ali bin Ebu Tâlib'dir. Ondan sonra Resûlullah'ın iki torunu ve kadınların en üstününün çocukları olan Hasan ve Hüseyin'dir. Sonra Ali bin Hüseyin, sonra Muhammed bin Ali, sonra Ca'fer bin Muhammed, sonra Mûsa bin Ca'fer, sonra Ali bin Mûsa, sonra Muhammed bin Ali, sonra Ali bin Muhammed, sonra Hasan bin Ali ve son olarak Muhammed bin Hasan (a.s)'dır ki, günümüze dek birbiri ardınca gelmişlerdir.
Bunlar imamet ve vasilik makamları ile tanınan Peygamber'in ıtreti (soyu ve Ehl-i Beyt'i)'dir. Her asır ve zamanda, her vakit ve saatte yeryüzü onlardan hiçbiri olmaksızın hüccetsiz kalmamıştır. Onlar sağlam kulp (Urvet'ul Vuska), hidayet imamları ve Allah, yeryüzü ve gökyüzündekilere varis olana dek (dünyanın sonuna kadar) insanlara olan hüccetlerdir. Onlarla muhalefet eden herkes sapık, saptırıcı, hak ve hidayeti terk eden kimsedir. Onlardır Kur'an'ın açıklayıcıları ve Resûlullah'ın yerine konuşanlar. Kim ölür de onları (imam olarak) tanımazsa cahiliye ölümüyle ölmüştür.
Bunların dini; her türlü kötülükten uzak durmak, iffetli olmak, doğru konuşmak, maslahata göre hareket etmek, yorulmaksızın Allah için çalışıp çabalamak; emaneti, ister iyi olsun ister kötü, sahibine geri vermek, uzun secdeler yapmak, geceleri ibadetle geçirmek, haramlardan kaçınmak, sabırla Ferec'i (kurtuluşu) beklemek, çevrelerindekilerle güzel arkadaşlık ve güzel komşuluk yapmaktır."
Sonra Temim bin Bohlul dedi ki: "Bu hadisin aynısını Ebu Muaviye Âmeş'ten ve o da İmam Sâdık (a.s)'dan imamet hakkında bana nakletti."
(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza (a.s), Şeyh Saduk îbn-i Babeveyh).