Eskişehir’imizin bağrından çıkarak insanlığa mâl olan, sevgi felsefesinin mimarı, Türk dilinin usta yorumcusu ve halk şairi Yunus Emre’yi, “Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası” vesilesiyle saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Türk şiirinin ve düşünce dünyasının önde gelen simalarından olan Yunus Emre’nin ortaya koyduğu fikirler günümüz insanının içine düştüğü buhranlara ışık tutacak niteliktedir. Onun, daha 13. yüzyılda terennüm ettiği fikirler bugün dahi canlılığını ve tazeliğini korumaktadır.
Yaşadığı çağdan günümüze uzanan bir sevgi bağı ile bütün insanlığa birlik, kardeşlik çağrısı yapan Yunus Emre’ye bugün her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Savaşların, terörün, gözyaşının acımasızca devam ettiği günümüzde onun sesi; insanlığın geleceğine dair umutlarımızı yeşertmekte, yüreğimize su serpmektedir. Onun “Sevelim sevilelim…” felsefesinin gelecek on yıllarda daha da anlam kazanacağını düşünüyorum.
Ömrünün özeti ve kazanımı aşk olan Yunus Emre, “Kişi neyi sever ise, dilinde sözü o olur” diyerek bizlere sevdiklerimizin dilimizden düşmemesi gerektiğini öğütlemektedir. Bu bakım rahmet ayı olan Ramazanı ve Kovid-19 salgınını yaşadığımız şu günlerde Yunus Emre’yi anarken; sevdiklerimizi, hayatımıza değer ve anlam katan her şeyi yeni baştan gözden geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Bizler biliyoruz ki Yunus Emre’nin sesi gönül memleketimizde hâlâ yankı bulmakta ve ülkemizde insanlar; dilinden, dininden, kıyafetinden, mezhebinden ötürü değil, en çok da yaratılanı Yaratandan ötürü sevmektedirler.
Yunus’un sevgiyle bereketlendirip buluşturduğu Eskişehir’imiz ise tarih boyunca aldığı göçlerle, Yunus’un hemşehrilerine yakışanı yaparak bir sevgi şehri hâline gelmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası vesilesiyle “Sevdiğimi söylemezsem, sevmek derdi beni boğar” diyen Yunus misali, bizler de ona olan sevgimizi bir kez daha dillendiriyor; gönül dünyamıza katmış olduğu tüm iyilikler ve güzellikler sebebiyle onu bir kez daha saygı, rahmet ve minnetle anıyor; sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum.
