Ali'nin (a.s) hayatı, Hz. Peygamber'in (s.a.a) hayatından ve İslâm risaletinden ibaretti. Birçok krizde ve dönemeçte belirginleşen zor ve önemli görevlerde, Hz. Ali'nin (a.s) büyük bir kahramanlıkla ve hayranlık uyandıran bir cesaretle Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanında yer aldığını ve bu tavrını Hz. Peygamber'in (s.a.a) ömrünün son demlerine kadar sürdürdüğünü görüyoruz. Bu da, onun Hz. Peygamber'e (s.a.a) ne kadar yakın olduğunu, O'na nasıl bağlı olduğunu, onunla nasıl kader birliği ettiğini gösterir. Ayetler, hadisler ve tarihî olaylar, bize Hz. Ali'nin (a.s) İslâm Peygamber'inin (s.a.a) doğal bir devamı olduğunu göstermektedir. O, Hz. Peygamber'den sonra İslâm ümmetinin önderliğini üstlenecek liyakatteydi. Ondan başka da bu nitelikte kimse yoktu.
Resûlullah (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) nübüvvetin sırlarını, risaletin detaylarını bildirmiş, bunları koruma ve gözetme sorumluluğunu ona yüklemişti. Hatta vefat ettiği zaman kendisinin cenaze işlerini ve kefenleme ve defin görevini de ona vermişti, başkasına değil. Çünkü Ali'nin emirlerini eksiksiz bir şekilde yerine getireceğini ve bir parmak ucu kadar bile emirlerinin dışına çıkmayacağını, bir göz açıp kapama anı kadar kısa bir sürede dahi tereddüt geçirmeyeceğini biliyordu. Peygamber (s.a.a) ondan başkasına bu şekilde güvenmiş değildi.
Resûlullah (s.a.a), Hz. Ali'nin (a.s) hilâfetini ve onun Kendisinden sonra vasisi olduğunu açıklamakta ısrarlıydı. Bunu mübarek hayatının sonlarına kadar sürdürdü. Değişik münasebetlerle çeşitli yerlerde yaptığı açıklamalarda bunu açıkça veya işaretlerle dile getirdi.
Resûlullah (s.a.a), haccını tamamlayıp Medine'ye döndü. Dönüşünden birkaç gün sonra sağlığı bozuldu ve hastalığı kendisine ıstırap vermeye başladı. Şöyle diyordu: "Hayber'de yediğim (zehirli) yemeğin acısını hissediyorum. Şimdi bu zehrin şah damarımı kesme zamanıdır." (el- Müstedrek Ale's-Sahihayn, 3/58).
Müslümanlar birer birer gelip hasta yatağında O'nu ziyaret ediyorlardı. İçlerinde bir sıkıntı, bir karamsarlık, zihinlerde bir şaşkınlık ve gelecek günlere ve semavî risaletin akıbetine dair sorular vardı. Hz. Peygamber (s.a.a) Müslümanlara, öleceğini haber verdi. Risaletin devamını, mutluluk ve başarının gerçekleşmesini garanti eden tavsiyelerde bulundu. Dedi ki: "Ey insanlar!
Yakında öleceğim gibi geliyor Bana. Aranızdan ayrılmak üzereyim. Size önceden söyledim ki, herhangi bir mazeretiniz olmasın. Haberiniz olsun! Size Allah'ın Kitabını ve Ehl-i Beyt'imi bırakıyorum." Sonra Hz. Ali'nin (a.s) elini tuttu ve şöyle dedi: "Bu Ali daima Kur'ân'la beraberdir, Kur'ân da onunla beraberdir. Havuz başında yanıma gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmazlar." Resûlullah bu şekilde Hz. Ali'nin (a.s) rakip güçlerin muhalefetiyle, hileci ve sapkınların komplolarıyla karşılaşmadan halife olarak atanmasını sağlamak için son çabalarını da sergilemek istedi.