Allah'ın, dinin koruyucusu olan Emirü'l Mü'minin Ali (a.s)'ın elinde büyük bir kanıt bulunması için, Gadir-i Hum hadisinin meşhurlaşmasında, dillerde dolaşmasında ve ravilerin onu nakletmesinde özel bir inayeti vardır. Bu hedef için Hz. Peygambere (s.a.a) Hacc-ı Ekber'den döndüğünde binlerce insanın içerisinde velayet meselesini tebliğ etmesini emretti.
Allah Teâlâ bununla da yetinmedi, Gadir hadisinin taptaze kalmasını ve zamanın onu yıpratmamasını istedi. Bu nedenle ümmetin sabah-akşam okuması için, Gadir ile ilgili apaçık ayetler indirdi. Allah Teâlâ, o ayetlerden her biri okunduğunda, okuyan kimseye hilafet konusunda Allah'a itaat etmekle ilgili farz olan şeyi hatırlatmaktadır.
O ayetlerden biri, Maide suresinin 67. ayetidir: "Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır."
Bu ayet, Haccetü'l-Veda yılının (h. 10) zilhicce ayının 18. günü nazil oldu. Peygamber (s.a.a), Gadir-i Hum'a vardığında öğleyi beş saat geçerken Cebrail inerek şöyle dedi: "Ey Muhammed! Yüce Allah sana selam göndererek şöyle buyurmaktadır: Ey Peygamber! (Ali hakkında) Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Bunu yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun."
Yüz bin veya daha fazla olan insanların bir kısmı ilerleyip Cuhfe'ye yaklaşmıştı. Allah Teâlâ ileri gidenlerin geri dönmesini, geride kalanların da bu mekânda durdurulmasını ve Ali (a.s)'ı halka gösterip onun hakkında nazil olan ayeti onlara tebliğ etmesini Hz. Peygambere (s.a.a.) emretti ve O'nu halktan koruyacağını kendisine bildirdi.
Bu nakiller, İmamiyye âlimlerinin üzerinde ittifak ettikleri sözlerdir.
Ehl-i Sünnet âlimlerinin de pek çoğu bu konuda ittifak etmiş ve eserlerinde bu hadiseye yer vermişlerdir.
Onlardan bazıları şöyledir:
Bedruddin b. Ayni el-Hanefi, Maide 67 hakkında Hafız Vahidi'den, daha önce nakledilen hadisin aynısını nakletmiştir. Daha sonra Mukatil ve Zemahşeri'den mezkûr ayetin nüzul sebebi hakkındaki diğer görüşleri de nakledip şöyle demiştir: "Ebu Ca'fer Muhammed b. Ali b. Hüseyin demiştir ki: Mezkûr ayetin manası şudur: 'Rabbinden, Ali b. Ebu Tâlib (a.s)'ın fazileti hakkında sana nazil olanı tebliğ et.' Bu ayet nazil olduğunda Peygamber (s.a.a), Ali (a.s)'ın elini tutup şöyle buyurdu: Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır."
Celaluddin-i Suyuti eş-Şafîi diyor ki: Ebuş-Şeyh, Hasan'dan; Abd b. Hamid, İbn-i Cerir, İbn-i Ebi Hatem ve Ebu'ş-Şeyh Mücahid'den; İbn-i Ebi Hatem, İbn-i Merdev ve İbn-i Asakir ise Ebu Said-i Hudri'den şöyle nakletmişlerdir: Şu ayet Resûlullah'a (s.a.a) nazil oldu: "Ey Resul! Rabbinden sana ineni tebliğ et -ki Ali (a.s) mü'minlerin mevlasıdır- bunu yapmayacak olursan O'nun risaletini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır."
Kadi Şevkani, kendi tefsirinde şöyle demiştir: "İbn-i Ebi Hatem, İbn-i Merdev ve İbn-i Asakir, Ebu Said-i Hudri'nin şöyle dediğini nakletmişlerdir: 'Ey Resul, Rabbinden sana nazil olanı tebliğ et...' ayeti Gadir-i Hum günü, Ali b. Ebi Tâlib (a.s) hakkında Resûlullah'a nazil olmuştur."
Seyyid Şehabuddin-i Alusi eş-Şafîi el-Bağdadi şöyle demiştir: "Rabbinden sana nazil olanı tebliğ et, ayetinden maksat, Ali'nin (k.v.) hilafetidir. Kendi senetleriyle İmam Bâkır ve İmam Sadık (a.s)'dan şöyle nakletmektedirler: Allah Teâlâ (c.c), Peygamberine (s.a.a), Ali'yi halife seçmesi için vahyetti. Resûlullah (s.a.a) bunun, ashabından bazılarına ağır gelmesinden çekiniyordu. Ama Allah Teâlâ (c.c) bu ayeti indirerek emrolunduğu şeyi yerine getirmesi için ona cesaret verdi.
İbn-i Abbas'tan da şöyle nakletmişlerdir: "Bu ayet (tebliğle ilgili ayet) Ali (k.v.) hakkında nazil olmuştur. Allah Teâlâ, Peygambere Ali'nin velayetini halka bildirmesini emretti. Ama Resûlullah (s.a.a) halkın, 'Bakın kendi amcası oğlunu seçti' demesinden ve bu konuda onu kınamalarından çekindi. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu ayeti (tebliğ ayetini) ona vahyetti. Bundan dolayı Resûlullah (s.a.a), Gadir-i Hum günü Hz. Ali (a.s)'ın velayetini halka bildirmek için onun elinden tutup, 'Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım! Onunla dost olanla dost, ona düşman olana düşman ol' buyurdu." (Ruhu'l-Meani tefsiri, c. 2, s. 348; el-Gadir, Allame Emini).