Peygamber'in (s.a.a) katiblerinden biri olan Hanzala Katib Useydi şöyle diyor: "Allah Resulü'nün (s.a.a) huzurundaydık. O bizlere cenneti ve cehennemi anlatıyordu. Öyle ki adeta onları gözlerimizle görüyorduk. Toplantının sonunda ben kalktım. Kadın ve çocuklarımın yanına gittim. Yeniden konuşmaya, gülmeye, şakalaşmaya başladım.
Aniden Peygamber'in sözlerini ve huzurundayken elde ettiğim haleti hatırladım. Evden çıktım, Ebu Bekir'i gördüm ve ona şöyle dedim: "Ey Ebubekir! Nifaka düştüm!" Ebu Bekir, "Hangi nifak?" diye sordu. Ben şöyle dedim: "Allah Resulü'nün (s.a.a) huzurundayken, bizlere cennet ve cehennemi anlatınca adeta cennet ve cehennemi görür bir halete bürünüyoruz, ama huzurundan ayrılıp, kadın, çocuk ve mallarımızla uğraşınca, tümünü unutuyoruz."
Ebu Bekir şöyle dedi: "Biz de aynı halet içindeyiz." Ben Allah Resulü'nün (s.a.a) yanına vardım olanları anlattım ve o bana şöyle buyurdu: "Ey Hanzala! Eğer ailenizin yanında da benim yanımda olduğunuz halet üzere olsaydınız, şüphesiz melekler yataklarınızda, sokaklarda ve geçitlerde sizlerle tokalaşırdı. Ey Hanzala! İnsanın her anda bir haleti vardır." (Kenz'ul-Ummal, 1696 ve bak. 1697, 1699, 1221)
Havariler Hz. Mesih'e (a.s) şöyle arzetti: "Neden sen suyun üstünde yürüyorsun da biz bunu beceremiyoruz?" Mesih (a.s) şöyle buyurdu: "Size göre dirhem ve dinar nasıldır?" Onlar, "Güzeldir" dediler. Mesih (a.s) şöyle buyurdu: "Ama bana göre onların değeri, çamurun değeriyle birdir." (Tenbih'ul-Havatir, 1/156)