Hz. Peygamber (s.a.a) Ümmü Seleme'nin (r.a) evinde bulunduğu bir sırada, Tathir Ayeti nazil oldu.
Torunları Hasan ve Hüseyin'i bağrına basmış, babalarını ve annelerini yanına almış ve bir örtünün altına girmişlerdi.
Böyle yapmakla Hz. Peygamber (s.a.a) onları diğerlerin-den ve eşlerinden ayırmış oluyordu.
Onlar bu hâlde iken Tathir Ayeti nazil oldu:
Allah ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü kötülüğü uzak tutmak ve sizi tertemiz kılmak ister. [1]
Hz. Peygamber (s.a.a) ayetin sırf onlara özgü olduğunu belirtmek hususunda bununla da yetinmedi, ellerini örtünün altından çıkarıp göğe doğru açtı ve şöyle dedi:
Allah'ım! İşte bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir. Kötülüğü ve günahı onlardan uzak tut ve onları tertemiz kıl.
Peygamberimiz (s.a.a) bu sözleri tekrarlarken Ümmü Se-leme de bakıyordu. Ümmü Seleme de örtünün altına girmek istedi ve "Ben de sizinle beraber miyim ya Resulallah?" dedi. Peygamberimiz (s.a.a) elinden tutup engelledi ve şöyle dedi: "Hay ı r , ancak sen hay ı r üzer esin." [2]
Bu ayetin inişinden sonra Hz. Peygamber (s.a.a) sabah namazı için mescide gittiği zaman Fatıma'nın (a.s) evinin ö-nünden geçer ve şöyle seslenirdi:
Namaz...! Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak siz Ehl-i Beyt-ten her türlü günahı uzak tutmak ve sizi tertemiz kıl-mak ister.
Peygamberimiz (s.a.a) altı veya sekiz ay boyunca bunu tekrarladı.[3]
Bu mübarek ayet, Ehl-i Beyt'in günahlardan masum olduğuna delâlet etmektedir. Çünkü ayetin orijinalinde geçen "er-rics" kelimesi, günah demektir. Ayrıca ayet, sınırlandırma, hasretme anlamını ifade eden "innema" edatıyla başlıyor. Bu da gösteriyor ki, yüce Allah'ın onlarla ilgili iradesi, sırf onlardan günahın uzak tutulmasına ve onların günahlardan tertemiz kılınmasına özgüdür. Bu da, masumiyetin özü ve hakikatidir. Nebhanî bu yorumu, gayet açık bir ifadeyle Taberî'nin tefsirinden derlemiştir.[4]
[1]- Ahzâb, 33
[2]- bk. Sahih-i Müslim, Kitab-u Fedaili's-Sahabe; Müstedrekü's-Sa-hiheyn, 3/147; ed-Dürrü'l-Mensûr, Tefsir-u Ayeti't-Tathir; Tefsiru't-Ta-berî, 22/5; Sahih-i Tirmizî, c.5, hadis no: 3787; Müsned-i Ahmed, 6/ 292, 304; Usdu'l-Gabe, 4/29; Tehzibu't-Tehzib, 2/258.
[3]- el-Kelimetu'l-Ğarra Fî Tafdili'z-Zehra, s.192. Seyyid Abdulhü-seyin Şerefüddin şöyle der:
Bu hadisi İmam Ahmed, eserinin 3. cildinin 259. sayfasında tahriç etmiştir. el-Hâkim de bu hadisi rivayet etmiş, Tir-mizî sahih olduğunu belirtmiştir. İbn Ebu Şeybe, İbn Cerir, İbn Münzir, İbn Mürdeveyh ve Taberanî gibi isimler de ha-sen olduğunu belirterek bu hadisi rivayet etmişlerdir.
[4]- bk. el-Kelimetu'l-Ğarra, s.200.
Ali Aba