Salgının yarattığı ekonomik etkiler küresel denebilecek boyutta değil, ancak gelişmekte olan ülkelerde toplumu sarsıcı etkisinin kaçınılmaz olacağından korkulmaktadır. koronavirüs salgını "benzersiz bir kriz" olarak tanımlanırken, ekonomik krizin şekli, büyüklüğü ve süresine ilişkin öngörüler henüz yeterince açık değil.
Böyle olmakla birlikte bugünün göstergelerinden yapılan çıkarsamalar hiçte iç açıcı görülmemektedir.
Söz konusu olan bir finansal kriz değil fakat bundan da öte çeşitli sektörleri içine alan ekonomik krizin belirtisidir.
Gerçekten, gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere birçok ülkede işsizlik oranları artmış, bu sorun başta olmak üzere pandeminin sosyal etkileri ülkemizde de hissedilmeye başlamıştır. Kısıtlamalar nedeniyle çok sayıda kişi işini kaybetmiş veya gelirlerinde büyük düşüşler yaşanmıştır.
Yalın bir tanımlamayla kapımızda bekleyen ve karşılaşacağımız maalesef "geçim krizi" olacaktır.
Eğitimleri, ekonomik beklentileri ve ruh sağlığı açısından ciddi zorluklarla karşı karşıya kalacak olanlar sanırım daha çok genç nesil olacaktır.
Netice olarak, salgının neden olduğu yaraların sarılması için sağlanan ekonomi temelli destek paketlerine rağmen ciddi ekonomik kayıpların önüne geçmek zordur. Salgından en çok etkilenen turizm ve hizmetler sektörleri başta olmak üzere, istihdam kaybını önleme amaçlı milyonlarca işçiye kısa çalışma ödeneği gibi uygulamalar sağlanmış olsa da artık bu sürdürülemez noktadır.
Kuşkusuz bütünüyle karamsar olmamak gerekir. Hastalığın tedavisi, gerekli ilaç ve ekipman ve aşı tedariki açısından Türkiye açık bir biçimde başarılı bir görüntü sergilemektedir.
Buna ilave olarak turist arz eden ülkelerin havayolları uçuş yasaklarını kaldırıyor olması sevindiricidir. İç turizmin devreye girmesiyle birlikte sektör açısından özlediğimiz günlerin yakın olduğunu ilişkin umudumun yüksek olduğunu belirtmek isterim.
